“Hepimiz göç etmiş toplulukların çocuklarıyız”

  “Hepimiz göç etmiş toplulukların çocuklarıyız” diye bir cümleye yer veriyor, sözlerinde ‘Göçmenin bir hikayesi var-mış’ serisinin bu haftaki konuğu Nilgün Yıldırım.

İngiltere yolculuğu ise otuz beş sene önceye dayanıyor.

 Hepimiz göç etmiş toplulukların çocuklarıyız. İzmirliyim ancak şöyle bir bakarsanız ailelere durum farklılaşıyor. İzmirliyim. Karşıyaka’da doğdum, büyüdüm ancak ailem göç alan bir aile. Annem Gürcistan’dan, Babam Erzurum’dan İzmir’e göç etmiş bir aile. Kime sorarsanız ailesinde mutlaka bir göç hikayesi vardır.

 Yıldırım’ın sözlerini[1] Uluslararası Göçmen Organizasyonu(IOM) verileri şu şekilde destekliyor.

  Küresel göçmen sayısı 1990 yılında 153 milyon iken 2024 yılında 300 milyon. Küresel göçmen sayısının artış hızı ise %100. 1990 yılında 5, 3 milyar olarak belirtilen Dünya nüfusu, 2024 yılında 8,16 milyar. Artış hızı ise %55.

Bu haftanın kahramanı ile sohbetimizde 7 yaşıma, ortaokul, lise sıralarıma ve 20’li yaşlarımın başlarına doğru uzanan hikayeme doğru gittim ve zihnimdeki farklı pencereleri araladım. Göç kavramının sınıfsal farklılıklarını bu yaşlarda fark ederek gözlemlemiş ve karşılaşmalar yaşamıştım.

İngiltere Kadın Platformu Kurucu Başkanı Nilgün Yıldırım, göç sürecinde gözlemlediklerinde, fark ettiklerinden yola çıkarak kadınlar için projeler geliştiriyor ve ekliyor, gördüklerim için bir şeyler yapmam gerekiyordu.

İngiltere’de yaşam koşulları için şunları belirten Yıldırım; 25 yıldır, İngiltere’de yerleşik olarak yaşıyorum. İlk geldiğimiz yıllar daha kolaydı. Dünya genelinde her yer daha kolaydı. Giderek her çoğrafya zorlaşıyor. World Bank Poverty [2]araştırma platformunun sunduğu analizler bu söylemi doğrular nitelikte, dünya konjonktürünü şu şekilde açıklıyor;

“En zengin %10’luk kesim, dünya genelinde büyük ekonomik güce sahipken, en yoksul %50 neredeyse hiçbir şeye sahip değil ve bu her bölgede geçerli bir durum.”

Bolca gülümsediğimiz Londra’da yaptığımız sohbetimizde geçen “Kadınları yetiştirirsen bütün aileyi yetiştirmiş olursun kadına destek bütün topluma destektir.” sözleri kulağımda umutla yankılanırken kendisine sormaya başlıyorum.

Sizi tanıyalım, kendinizden bahseder misiniz?

İsmim Nilgün Yıldırım. İngiltere Kadın Platformu Kurucu Başkanıyım. İngilizce Öğretmeniyim.

Ne zaman geldiniz? Bu hikaye nasıl ve neden başladı? 

İngiltere yolculuk hikayem otuz beş sene önce başladı. İngilizce Öğretmeni olarak British Council bursuyla “Cambridge sınavlarına öğrencileri nasıl yetiştiririz” konulu bir tema ile Cambridge Üniversitesi sınav merkezinde kursa tabi tutulmuştuk. O zamanlar 30’lu yaşlarımdaydım. British Council bursuyla “Cambridge sınavlarına öğrencileri nasıl yetiştiririz.” konulu bir tema ile Cambridge Üniversitesi sınav merkezinde kurs almıştık. İngiltere ile ilk tanışmam o zaman olmuştu. Ondan sonraki yıllarda öğrencilerimi gruplar halinde İngiltere’ye getiriyordum.

Stansted havalimanı o zaman çok küçüktü. İlk Essex’e gelmiştim. Hayran kalmıştım. Ben burada çok iyi yaşarım demiştim. Allah duymuş sanırım o anki hislerimi, duygu ve dileğimi. Seneler sonra Essex’e yerleşmek kısmet oldu.

2001’deki büyük ekonomik kriz ile serbest iş yapmaya başlamıştım. Kendi eğitim danışmanlık şirketimi kurmuştum. İngiltere’de bağlantılarım çoktu. O dönem Türkiye’de ekonomik kriz olunca İngiltere’ye gidelim dedik. Buradaki kolejler, üniversiteler ile sıkı bağlantılarım vardı. Kısa süreli bir dönelim dedik ama kaldık. Son 25 senedir yerleşik olarak yaşıyoruz.

“Geldiğiniz ülkenin dilini, çoğrafyasını, gelenek, göreneklerini yani kültürünü biliyorsanız yabancılık çekmiyorsunuz ancak zorluklar elbet yaşadık”

O günden bugüne hayatında neler değişti? Neleri fark ettin? Burası sana ne öğretti?

İnsanoğlu değişiyor, çevresel faktörlerle birlikte değişim hızlanıyor veya yavaşlayabiliyor. Bir kere çoğrafya değiştiriyorsunuz. Ülkenin dilini biliyor ve öğreniminizi o ülkede yapmış bile olsanız ne de olsa yabancı bir ülkeye geliyorsunuz. Adı yabancı bir ülke oluyor.

Dili çok iyi bildiğim için zorluk çektim, diyemem. Geldiğiniz ülkenin dilini, çoğrafyasını, gelenek, göreneklerini yani kültürünü biliyorsanız yabancılık çekmiyorsunuz ancak zorluklar elbet yaşadık. Bir ülkeye göç ettiğinizde bir ülkenin vatandaşlığını almak için beş yıl belirli prosedürleri yerine getirmeniz gerekiyor. Bu süreyi çok iyi çalışarak güzel projeler üreterek geçirmeniz gerekiyor. Kendinizi ispatlamanız gerekiyor. Bu süreç herkes için zorlu ve yoğun bir süreç oluyor. Hiç de kolay değil. Ülkenizden iki, üç katı çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Ama değer mi benim için değdi. İyi ki gelmişim, mutluyum. Ailem, çocuklarımda geldiler. Öğrenimlerini burada tamamladılar. Güzel süreçlerdi.

“Hayatımda gelişen süreçlere kolay adapte olduğum için dönmek kelimesinin bir karşılığı yok”

Dönmek sizin için ne ifade ediyor? 

Hayatımda gelişen süreçlere kolay adapte olduğum için dönmek kelimesinin bir karşılığı yok. Newyork’a gittim. Kızım iki yıl eşiyle orada yaşadılar. Oraya gittiğimde ömrümün sonuna kadar burada yaşayabilirim, demiştim. Çok fazla ülke gezdim. Her gittiğim ülkede aynı duyguları yaşamıyorum, tabi ki ancak çabuk adapte oluyorum. Değişik kültürleri seviyorum. Farklılıkları, çok renklilikleri seviyorum.

“Beni şaşırtan yine insanlar oluyor”

En şaşırdığın olaylar? 

Beni artık hiçbir şey şaşırtamaz dediğimde yine şaşırıyorum. Ne zaman artık şaşırmam desem artık beni hiçbir şey şaşırtamaz dediğimde yine şaşırıyorum. Beni şaşırtan yine insanlar oluyor. İyisiyle, kötüsüyle, çılgınıyla, akıllısıyla, birikimlisi ile her türlü insanla karşılabiliyorsunuz hayatta ve sizi şaşırtan çok şey oluyor.

“Kime sorarsanız ailesinde mutlaka bir göç hikayesi vardır”

Peki özlemi nasıl tanımlayabilirsin? 

Hepimiz göç etmiş toplulukların çocuklarıyız. İzmirliyim ancak şöyle bir bakarsanız ailelere durum farklılaşıyor. İzmirliyim. Karşıyaka’da doğdum, büyüdüm ancak ailem göç alan bir aile. Annem Gürcistan’dan, Babam Erzurum’dan İzmir’e göç etmiş bir aile. Kime sorarsanız ailesinde mutlaka bir göç hikayesi vardır.

Göç demek, özlem demek. Göç eden için ayrı bir özlem geride kalanlarımız için ayrı bir özlem.

Geride kalanlar için daha zor o hep gidenin dönmesi umuduyla yaşıyor. Hiçbir zaman dönmeyeceğini biliyor olsa dahi dönecek umudunu taşıyor, geride bıraktıklarımız. Bizler de göç edenler de ne olursa olsun; doğduğun yeri, toprağını özlüyorsun, yemeğini, müziğini, kargaşasını, aileni özlüyorsun.

“Arada kalmıyorum. Arada kaldığımı hissetmiyorum”

Arada kalmak sana ne ifade ediyor?

Arada kalmıyorum. Arada kaldığımı hissetmiyorum. Yaratılış gereği kalmıyorum. Türkiye’de bir ay kaldığımda hiç ayrılmamış hissine kapılıyorum. İzmir’e geldiğimde dün ayrılmış gibi hissediyorum. İngiltere’ye geldiğimde evime vardığımda “aa vatana geldim, çok şükür” diyorum. Türkiye’ye gittiğimde de “oh çok şükür, vatanıma geldim” diyorum. İki tarafı da evim olarak gördüğüm için arada kalmıyorum.

“Pozitif düşünce ile birçok kadına el uzattığımız büyük, küçük güncel projelerimiz var”

Türkiye’ye gittiğinde ne hissediyorsun özellikle ilk gidişindeki his neydi, peki buraya ilk geldiğindeki his? 

Yapı olarak çok pozitif bir insanım. 2001 yılı itibariyle geldiğimde bir okulda yönetici olarak çalışıyordum. Okulun sahibi bana çok pozitif olmak pek iyi değil, çok fazla demişti. Ben de bunun hayatıma olumlu katkısı olduğunu söylemiştim. O okulun yerinde şu anda yerler esiyor. Benim ise bir sivil toplum kuruluşum var. Pozitif düşünce ile birçok kadına el uzattığımız büyük, küçük güncel projeler yaptığımız İngiltere Kadın Platformumuz var. O bizim için ayrı bir mektep hepimiz için. İyi ki pozitif bakıyorum, hayata. Her iki taraflı geliş gidişlerimde hep pozitif hissettim.

“Hiç bu sözü unutmuyorum ve bunu bir erkek söyledi.”

 Burada kendini 2. sınıf vatandaş olarak hissettiğin oldu mu?

 Hayır, hiç hissetmedim. Donanımlı bir şekilde İngiltere’ye geldim. İzmir’de de İngilizce Bölüm Başkanıydım. Buradaki akademik çevredeki insanlar beni tanıyordu. Bağlantılarım güçlüydü. Geldiğim konum ile ilerleseydim, şu anda müdürlük yapıyor olurdum ancak baktım ki içinde bulunduğumuz Türkiye toplumunun çözülmesi gereken dertleri var. İlk İngiltere’nin kuzeyinde oturuyorduk. Oradaki göçmen kadınların hikayelerini dinledim. Evlerine derslere gittim, özel ders verdim. Çocuklarına dersler vermeye gittiğimde, yaşam hikayelerini dinlediğimde kalbimde öyle bir sızı oldu ki bu topluma bir şey yapmamız lazım diye düşündüm. 2002 yılıydı. Bundan 22, 23 yıl öncesinden bahsediyorum, size. O zaman ne sosyal medya vardı ne böyle yaygın kadın kuruluşlarının hiçbiri yoktu. Londra’nın kuzeyinde çok güzel hizmetler veren göçmenlere yönelik bazı kuruluşlarımız vardı, şu anda da çok güzel çalışmalar yapıyorlar.

Essex’e taşınmıştık, o dönem. Yaşadığım bölgede Mr. Brown diye bir beyfendi vardı. Çok beyfendi ve projelere hakim bir insandı. Çok güzel anne-baba okulu gibi bir proje bu, dedi. Bunu sadece kadın ve çocuğa dönüştürürsen hükümetten daha çok destek alabilirsin, çünkü kadınların çok ihtiyacı var, dedi.

Kadınları yetiştirirsen bütün aileyi yetiştirmiş olursun, kadına destek bütün topluma destektir. Hiç bu sözü unutmuyorum ve bunu bir erkek söyledi. Projeyi ufak değişikliklerle değiştirdik. Bankalardan birinden destek aldık. Daha sonra dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolos Yardımcısı Sunay Dizdar hanımefendi projemi duymuş, görmek istedi. Bunu harekete geçirmek istedi o zaman Londra Türk Radyosunda “farkındayım” isimli bir radyo canlı yayınına başladık.  52 hafta sürdü. Epeyce çalıştık. Oradan daha sonra birçok proje ürettik. Platformumuzun temelleri buradan doğdu. Bir sene sonra platformu kurduk. Konsolosluğumuzdaki çalışkan kadın diplomatlarımız sayesinde yönlendirmeleriyle kar amacı gütmeyen vakfımızı, 2008 yılında kurduk. O günden bugüne toplumsal çalışmalarımız devam ediyor.

Türkçe konuşma, yeme-içme ihtiyacı duyuyor musun?

 İhtiyaç duymuyorum hem İngiliz kültürü hem de Türk kültüründen arkadaşlarım var.

 “Dışarıdan ve içeriden bakmak farklı bakış açıları sunuyor”

 Türkiye’ye olan bakış açın değişti mi? Ne gibi farklılıklar görüyorsun? 

 Değişti. Odadan dışarıya çıktığınız zaman bile şu eksikmiş, içerideyken bunları görmemişim ya da şunlar güzelmiş diyebiliyorsunuz. Dışarıdan ve içeriden bakmak farklı bakış açıları sunuyor. Ülkem adına çok olumlu gördüğüm yanlarda var. Üzüldüğüm yanlarda var. Ülkemdeki bütün gelişmeleri, haberleri sıklıkla takip ediyorum.

“Eşleri destek vermediği için yıllardır İngiltere’de yaşayan kadınlara danışmanlık vererek İngiliz vatandaşlığı almalarını sağladık.”

Göç, sizce ne demek? ve Göç-menlik

Göç, iç içe çalıştığımız için alan. Bir gitme eylemi. Göçmenlik kavramını, yıllardır göçmen kız kardeşlerimizle beraber çalıştığımız için onlar üzerinden de belirtecek olursak kendi yurdunu burakıp yerleşmek üzeirne başka yere göç eden topluluğa göçmen deniyor. Bu insanların bazısı isteyerek bazısı istemeyerek kültürlerinden koparak başka yerlere taşınmak durumunda kalıyorlar.

Göç eden bireylerin sıklıkla değerler, köksüzlük, yabancılaşma, karşılaştırma, aşağılık duygusu, anadilin işlevini kaybetmesi, kuşku, kırgınlık, önyargı gibi duyguları yaşadıklarını psikolog ve sosyolog arkadaşlarımızın tespitlerine dayanarak bu şekilde gördük. Göçmen kadın, kız kardeşlerimize modern İngiliz toplumuna uyum, entegrasyon sürecinde destek olmak için kurulduk.

“Özgüven kursları açtık, mutluluk seminerleri yaptık”

Özgüven sorunları, depresyonla mücadele halen öyle olan bir kesim var. Dil problem, geldiği ülkenin dilini konuşamama, çocuğunun durumunu, okul ile ilgili durumunu konuşamama gibi sorunlar yaşadıklarını birebir biliyorum. Bunun için özgüven kursları açtık, mutluluk seminerleri yaptık. Resim kursları ile kendilerini ifade etmelerini sağladık, sanatı soktuk içerisine ve İngilizce kurslarına çok ağırlık verdik.  O dönem Therasa May, İçişleri Bakanıydı. Göçmen kadınların dil öğrenimi üzerine bir fon sağladı. Buna başvurduk. O fonla birçok kadına ücretsiz kurslar verdik. Öğrettiğimiz İngilizceyle sınavlara girdiler, vatandaşlık aldılar. Birçok kadına danışmanlık hizmetleri verdik. Eşleri destek vermediği için yıllardır İngiltere’de yaşayan ancak vatandaşlık alamayan kadınlara danışmanlık vererek İngiliz vatandaşlığı almalarını sağladık.

“Siz sevgi verirseniz hangi ülkeden olursa olsun aynı sevgiyi alabilirsiniz”

Yabancı arkadaşların ve Türkiyeli arkadaşlarınla geçirdiğin vakitlerde farklılıklar var mı? ya da aynılıklar? 

Siz sevgi verirseniz hangi ülkeden ollursa olsun aynı sevgiyi alabilirsiniz. Ne kadar samimi ve gerçek olursanız size de aynı samimiyetler yaklaşılır. Sizin yaydığınız frekans çok daha önemli. Siz gülümsüyorsanız karşınızdaki gülümsüyordur. Gülümsemek bulaşıcıdr.

“Giderek her çoğrafya zorlaşıyor”

Buradaki yaşam koşullarını nasıl görüyorsun? 

25 yıldır, İngiltere’de yerleşik olarak yaşıyorum. İlk geldiğimiz yıllar daha kolaydı. Dünya genelinde her yerde daha kolaydı. Giderek her çoğrafya zorlaşıyor. Dünyanın, doğanın dengesini bozduk. Tüm dünyada doğal afetler çok fazla yaşanıyor. Bunlar insanların mutluluğunu, huzurunu, neşesini çok etkiliyor. Bir yanda herkesin ruh sağlığımızı da korumamız gerekiyor. Kendiniz iyi olmazsanız yanınızdakilere de faydanız olmaz. Doğayı koruyan bütün ülkelere şapka çıkarıyoruz.

Buraya geldiğin için hayatında neler değişti?

İzmirdeyken de yaşam biçimim Avrupa tarzı görülüyordu. Toplumun ötesinde fikirlerimden ötürü olabilir. Yeniliklere, güzelliklere hep açık bir insanım. Gelmeseydim de kendimi geliştirirdim. Ben bir öğretmenim, ruhum öğretmen. Ölene kadar da öğretmen olarak kalacağım. Bir daha ya da birkaç kez yeniden dünyaya gelirsem yine öğretmen olmak isterim.

“Birçok kadının hayatına dokunduk”

Ruhun ve kalbinde burada mı? Ne düşünüyorsun bu konuda?

İngiltere’deyken İngiltere’de, Türkiye’deyken Türkiye’de. Doğup, büyüdüğüm yetiştiğim topraklara, öğretmenlerime, kardeşlerime, çocuklarıma binlerce teşekkür ediyorum. Bana çok güzel değerler kattılar. İngiltere’ye de çok teşekkür ediyorum. Bana çok güzel çalışma ortamı sağladı. Müdür olabilirdim burada ancak toplumun ihtiyacını karşılamayı seçtim. Birçok kadının hayatına dokunduk. Uluslararası çok uluslu toplumsal cinsiyet eşitliği, intihara karşı farkındalık projelerimiz var. Ödüller aldık.

“Kişisel başarılarınızı toplumsal projelere dönüştürmeniz çok büyük katma değer yaratır”

Deneyimlerinizden eklemek istedikleriniz?

Senin gibi gençleri gördükçe umudum artıyor. Pırıl pırıl, çok aydınlık gençlersiniz. Geleceğimiz sizlerin başarılarınızın, farkındalıklarınızın artmasına bağlı böyle toplumsal hizmetlerin artmasına bağlı. Gençlere sesleniyorum. İngiltere kadın platformu olarak projelerde daima gençlerle çalışırım, çünkü bizim tecrübemiz gençlerin yaratıcılığı ve canlılığıyla birleşince harika projeler doğuyor. Çok sevdiğim bir ekibimiz var. Toplumsal projelerde yer alınız. Kişisel başarınızı toplumsal başarıya dönüştürmediğiniz sürece sadece kendiniz için bir şeyler yapıyor olacaksınız kişisel başarılarınızı, toplumsal projelere dönüştürmeniz çok büyük katma değer yaratır. Sosyal toplum projelerine yönelmeniz size geliştirir. İngiltere’de bir üniversite veya iş başvurularında gönüllü çalışmaları çok büyük artı verir. Projelerinizi bize getirin, destekleyelim.

[1] https://www.iom.int

[2] https://www.worldbank.org/en/topic/poverty