Ali Güden : Londra Stansted Havalimanına inmiştim ve çikolata kokmuştu

Bu hafta göç hikayelerinin konuğu Avukat Ali Güden. İngiltere’deki yeni bir hayata başlangıç serüvenine misafir olacağız.

2002’de İngitere’ye göç eden Güden, “Medeniyet ve hukuk birbiriyle çok ilişkili. Medeniyetin olduğu yerde hukuk var. Bu nedenle İngiltere’de yaşamayı tercih ettiğim bir göç yolculuğum var” diyor ve ekliyor;

“Yolda kalmak bir enerji veriyor o yüzden yolda kalmaya çalışıyorum. Burada bir mücadele var. Burada dünyayı öğrendim. Farklı pencerelerden hayata bakmayı öğrendim. Hayatımı tasarlarken verdiğim mücadele bana burada bilmediğim birçok deneyim kazandırdı. Bugünkü Ali Güden’i yarattı. Yurtdışında yaşamak isteyenler mutlaka denesin”

Önce biraz seni tanıyalım? Kendinden bahseder misin? 

Kısaca Avukatım ama hayat hikayem İskenderun’da başlıyor ardından Ankara Hukuk Fakültesine gittim. 2002 yılında Londra’ya geldim. Benim göç hikayem 2002 yılında başladı.

Ne zaman geldin? Bu hikaye nasıl ve neden başladı

18 Mart 2002 tarihinde Londra’ya geldim. Stansted Havalimanına inmiştim. 23 yaşındaydım. Üniversiteyi bitirdikten sonra ne yapmalıyım diye düşünüyordum. Akademisyen olmak gibi bir fikrim vardı.  İngilizcem yetersizdi. İngilizce olmadan akademisyenlik yapılmaz diye düşünüyordum. Bir yabancı dil mutlaka lazım. Bu düşünceler ile avukatlık stajı yaptıktan sonra İngiltere’de kuzenlerim vardı. İngilizce öğrenmeye İngiltere’ye gelmeye karar verdim. Daha sonrasında yüksek lisans için ödenmesi gereken parayı bir araya getirebilirsem yüksek lisans yaparım diye planlamıştım. İngilizce kursuna başladım, part-time çalışıyordum ardından yüksek lisansa başladım. Bir şeyler yolunda gitti. Profesyonel hayata İngiltere’de başladım, diyebiliriz.

İlk profesyonel işim tercümanlık oldu. O günden beri hem İngiltere hem Türkiye arası gidip geliyorum.

Burası sana ne öğretti?

Burada büyüdüm, diyebilirim. Buraya geldiğimde 23 yaşındaydım. Giriş tarihimi hiç unutmuyorum (18 Mart 2002). Burada çok şey öğrendim. Bugünkü ben oldum. Mesleğimi burada öğrendim. Akademik anlamda çok şey kattı. Hukuk denkliği yaptım sonra Avrupa Birliği alanında hukuk yüksek lisansı yaptım. İlk geldiğim yıllar, 6 yılımı okuyarak geçirdim. Mesleki anlamda da çok şey öğrendim. Hem Türk hukukunu biliyor olmam hem İngiliz hukukunu biliyor olmamı çok büyük avantaja çevirdim. İngiltere’de iş kurmak isteyen Türk iş insanı müvekkillerim var, onlara danışmanlık veriyorum.

Dönmek senin için ne ifade ediyor? 

2002’den sonra 2011’e kadar İngiltere’de yaşadıktan sonra tekrardan Türkiye’ye döndüm. En sonunda iki taraflı bir hayat kurmaya karar verdim. Aslında o dönüş şöyleydi: içinde özlem olan bir dönüştü. Her göçmenin hikayesinde olan gibi. İşte memleket özlemi, sevdiklerine olan özlem, duygulara olan özlem, yaşadıklarına karşı olan özlem, geçmişine dair yaşadığın özlemler sonuç itibariyle büyüdüğün topraklarla kurduğun bağ duygusuna karşı bir özlem yaşıyorsun. Türkiye’ye döndüğümde “ben kimim” sorusunu çok sorguladım. Döndükten sonra İngiltere’ye karşı bir özlem duygusu yaşadım. Bu düşünceler içerisinde yaşarken iki taraflı bir yaşam kurmaya karar verdim. Hem Londra’da ofisim, evim hem Türkiye’de ofisim ve evim var. Bu maliyetli bir süreç olsa da işim buna uygun; çünkü müvekkillerim Türk. Her iki ülkede de hizmet verebiliyorum. Post-pandemi süreciyle değişen iş pratikleri böyle bir hayat tasarlamama olumlu katkıda bulundu.

Burada en şaşırdığın olaylar neler?

 İlk geldiğimden bugüne çok durum var; ancak en bariz şaşırdığım sincapların, kuşların, ördeklerin, tilkilerin şehir ortamında özgürce yaşamaları şehrin içerisinde devasa parklar, şehrin içerisinde bulunan bu doğal ortam beni çok şaşırmıştı.

“Hukukçu olarak İngiliz sistemini özlediğim ve güvendiğim için tekrardan geri döndüm”

Özlemi nasıl tanımlıyorsun? 

Bazen Türkiye’yi bazen İngiltere’yi özlüyorum. Nereyi özlersem artık oraya gidiyorum. İşimi ve hayat biçimimi bu şekilde tasarladım. Elbette bu da uzun bir sürecin, emeğin sonucunda ulaştığım bir sonuç. Örneğin; fiziki bir işte çalışan, cafede çalışan biri için bu tarz bir hayat tasarlamak mümkün olmuyor.  Türkiye’ye döndükten sonra da en çok İngiltere’deki sistemi, hukuk sistemini özledim. İngiltere’de beni en çok hukuk sistemi etkiliyor. Kurallar ve pratik örtüşüyor bu da beni bir hukukçu olarak yormuyor. Maalesef Türkiye’deki hukuk sistemi İngiltere’ye tekrardan geri dönmeme neden oldu. Bu nedenle İngiliz hukuk sistemine yoğunlaştım. Burada trafikte insanlar saygılı, korna sesi gibi bir şey duymuyoruz. İnsanların birbirlerine karşı gündelik hayatta saygıları var. Türkiye’de ise böyle şeyleri göremiyoruz. Gelişmekte olan bir toplum ile gelişmiş bir toplum arasındaki fark bu aslında. Bunu Türkiye’yi hor görmek için söylemiyorum. Önümde seçenekler vardı ve ben de seçeneğimi İngiltere yönünde kullandım. Bundan sonraki hayatımı burada sürdürmeye karar verdim.

Arada kalmak sana ne ifade ediyor? Arada kaldığın durumlardan bahseder misin? 

Arada kalmak denilince aklıma kültürel bir durum geliyor. İngiliz bir hukukçusun ama bir taraftan da Türk kökenlisin. İsmin Ali, müslümansın. Burada pozitif ayrımcılık var ancak bir de gizli bir ırkçılık var. Bunlarla ilgili arada kalmışlık olabiliyor, diyebiliriz. Direkt gördüğüm bir durum yaşamadım. Burada sistemde ayrımcılık ciddi kurallar ile koruma altına alınmış durumda ve yasalar ile korunuyor. Gizli ırkçılık ile yaşam pratikleri içerisinde karşılaşmak mümkün olabilir. Hukukçu olarak hukuki ortamlarda asla böyle bir durum yaşamadım. Hukuki ortamlarda çok dikkat edilen durumlar. İngiltere’de hukuk işliyor. Türkiye ile karşılaştırırsak bu konuda çok ciddi bir uçurum var. Türkiye’de çok konforlu bir yaşamım var. Konfor açısından baktığımızda ne aradığınızda çok önemli. Bir hukukçu olarak toplumun değişen yüzü yaşam pratiklerimi ve konforumu etkiliyordu. Bu ekonomik tarafın çok ötesinde bir durum yoksa Türkiye’de yaşayıp pound kazanmak ve bu pound ile yaşamak çok daha avantajlı bir durum. Gündelik yaşamdaki pozitif taraflar ağır bastığı için yeniden İngiltere’de yaşama kararı aldım.

23 yaşındaki Ali nasıl düşünüyordu?

 23 yaşındaki Ali, haliyle çok zorlandı. İngiltere’ye geldiğimde hiç İngilizce bilmiyordum. İngilizce, İngiltere’de öğrendim. Bu aslında bir avantaj oldu. İngiliz aksanını kapmış oldum. Hukuk demek tarih, edebiyat, sosyoloji demek bu ülkeye adapte olabilmek ve mesleğimi yapabilmek için bu alanlarda çok okudum. O dönemlerde bu nedenle zorlandığım arada kaldığım nokta kültürel adaptasyondu. Bana çok soruluyor; Türkiye’de avukat olup İngiltere’de avukatlık yapmanın nasıl olduğu ancak açıkcası önermiyorum. Gerçekten yaptığım şey çok zor. O zorluğu başardım diye düşünüyorum ama pişman olduğum konular var mı diye sorarsan illa ki var. Tek bir konuya konsantre olup o alanda ilerlemek çok daha doğru. Çok farklı hukuk alanlarında çalıştığım için benim hukuk bürom Genel Hukuk konularını kapsıyor. Genç hukukçulara tavsiyem belli bir alanı hedef almaları ve o alanda kendilerini geliştirmeleri. İngiltere’de hukuk alanında çalışmak istiyorsanız gelip hatta liseden itibaren İngiltere’de okuyun, derim.

“İngiltere’de takvimsiz bir hayat yok”

Türkiye’ye gittiğinde ne hissediyorsun özellikle ilk gidişindeki his neydi, peki İngiltere’ye ilk geldiğindeki his? 

İlk hissettiğim şey, sıcaklıktı. Ortamdaki atmosferin değiştiğini hissediyorsun. O atmosfer sıcaklık aslında iklimsel bir durum ancak o sıcaklık beni etkilemişti. Arkadaşlar, eş dost muhabbetleri, sevdiklerimle muhabbetler, yemek ortamları sıcak bir ortama geri dönmüştüm. Türkiye’de sıcak bir ortam vardı. İngiltere’de özellikle güney kısımları daha içine kapalı. İngiltere’de daha farklı bir kültür var. Görüşmeler takvim ile yapılır. Geçenlerde İtalya’da bir Avustralyalı ile sohbet ederken Türk olduğun için konuştun yoksa Londralılar sohbet etmeyi sevmez, dedi. Gerçekten öyle bir yapı var. İngiltere’de tüm buluşmalar planlı ilerlerken Türkiye’de ise daha spontene gelişir.  Kültürel farklılıklar. İngiltere’de takvimsiz bir hayat yok.

İngiltere’ye ise 18 Mart 2002 tarihinde geldiğimde Stansted Havaalanına inmiştim ve ortam çikolata kokmuştu. Çikolata kokusu geliyor, gibi hissetmiştim.

Peki, 2002 yılında buraya gelen Ali, buraya neden geldim diye sorguladı mı?

Gitmek mi? Kalmak mı? 

Tabi ki sorguladı. Başka bir ülkeye göç ettiğinde her şeye yeniden başlıyorsun. Yeniden var olmaya çalışıyorsun. Sosyal bilimler bu anlamda daha zorlayıcı. Burada okumak, denklik almak baroya kayıt olmakta meseleyi çözmüyor. Aidiyet problemleri de bir yanda devam ederken elbette ne yapıyorum ben şimdi arkadaşlarım Türkiye’de avukat oldular, kendi hukuk bürolarını kurdular.  Ben halen okulla uğraşıyorum gibi kaygılara zaman zaman girmiş olsam da yeniden var olmak için gerekli çabayı göstermiştim. Bu nedenle şu anda iki taraflı bir yaşam inşa edebildim.

Göç, Göç-menlik sizce ne demek?

Göçmenlik temelinde bir sürü unsuru barındırıyor. Tek ekonomik temelli değil içerisinde sosyal, siyasi, eğitim bir sürü sebep barındırıyor. Türkiye’den gelen göçten bahsediyorsak bunun bir tarafını hukuk bence oluşturuyor. Kişiye göre değişen bir tanımı var, bence. Benim açımdan İngiltere, hukuk sisteminin doğru işlediği bir ülke ve bundan para kazanıyorum. Medeniyet ve hukuk birbiriyle çok ilişkili. Medeniyetin olduğu yerde hukuk var. Bu nedenle İngiltere’de yaşamayı tercih ettiğim bir göç yolculuğum var.

En yakın arkadaşın hangi ülkeden?

En yakın arkadaşım Türk. Türkçe anadilim ve bu çok normal. Burada büyümedim sonradan geldim, göçtüm. Göçtüğünde arkanda memleketini de alıp geliyorsun. Bu bir gerçeklik.

Buradaki yaşam koşullarını nasıl görüyorsun? 

İngiltere ve Türkiye arasında yeme-içme karşılaştırmaları yapmak genel olarak çok karşılaştırdığımız durumlar. Türkiye’de son dönemde market fiyatları çok arttı. İngiltere, bu anlamda çok daha iyi diye düşünüyorum. İngiltere’de fiyat artışları daha güvenli bir şekilde ilerliyor. Gıda ürünlerinde kalite kontrolün İngiltere’de çok daha iyi bir denetime sahip olduğunu biliyorum. İngiltere’ye Türkiye’den gelen örneğin; domates, üzüm gibi ürünlerde çok fazla kimyasal çıktığı için geri gönderildiğini biliyorum. Bu konularda İngiltere’deki marketler oldukça hassas. Bu da tüketici olarak güven veriyor. İngiltere’de ürünleri daha kaliteli buluyorum.

Buraya geldiğin için hayatında neler değişti? İyi ki geldim, diyor musun?

İyi ki geldim diyorum, dünyaya farklı perspektiften bakıyorum. Burada hukukçu oldum. Türkiye’de de olsaydım sadece Türk hukuk sistemine hakim bir avukat olacaktım. Burada dünya insanı oldum. Mesleğime dair çok şey öğrendim. İngiliz pasaportuna sahip olduğum için seyahat etme özgürlüğüm var. Dünya mutfağından lezzetler, farklı ülkelerden insanlar tanıma bunların hepsi vizyonumu çok genişletti.

“Londra gibi bir ülkede ayakta kalmak çok zor”

Neler bilmiyordun, neler öğrendin? 

 Mesleğinin başındaysan eğer maaşlar çok iyi değil. Çok normal, Türkiye’de de öyle. Londra gibi bir ülkede ayakta kalmak çok zor. Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Kira vermek zorundasın. Oda paylaşıyorsun. Okulun ücreti gibi birçok sorumluluk yükleniyorsun. Hepsi müthiş bir mücadele barındırıyor. Kendi şirketini kuruyorsun bir anlamda da çok büyük özgürlük katıyor. Daha konforlusun. Geniş bir perspektiften hayata bakmayı, hayatımı tasarlarken verdiğim mücadele bana burada birçok bilmediğim deneyim kazandırdı. Bugünkü Ali Güden’i yarattı.

Ruhun ve kalbinde burada mı? Ne düşünüyorsun bu konuda?

Biraz İngiltere’de biraz Türkiye’de arada diyebiliriz, aslında. Bu şekilde hissettiğim için ikili bir hayat kurmayı arzuladım. Bu şekilde bir hayat daha keyifli oluyor.

 Deneyimlerinizden eklemek istedikleriniz?

Yolda kalmak bir enerji veriyor. Bir dinamizm katıyor, hayata dair o yüzden yolda kalmaya çalışıyorum. Burada bir mücadele var. Burada dünyayı öğrendim. Farklı pencerelerden hayata bakmayı öğrendim.  İngiltere’de Avukat olmam 30 yaşımı buldu. Meseleye yaş geçiyor diye bakmadım, kendimi geliştirmeye odaklandım. Yurtdışında yaşamak isteyenler mutlaka denesin, derim. Bir, iki yıl bile yaşasanız size çok şey katacaktır. İlk geldiğim dönemler zorluydu, ancak hayatımın en renkli dönemleriydi. Bir mücadele, var olma tutkusu vardı. Başka bir dil öğrenmek farklı pencerelerden hayata bakmanızı sağlıyor. Türkiye’de belirli bir döngünün içerisinde kalırsanız gelişemezseniz.