Cehennem boş, bütün şeytanlar burada
Bu yazıyı Londra’da Chelsea’de bulunan Tonterina isimli Meksikan pub’da çekmiştim. Girer girmez bir pub’da Shakespeare imzalı “Cehennem boş, bütün şeytanlar burada.” dizeleri ile karşılaşmak hoşuma gitmişti. Bana göre orada böyle bir yazının olması anlamsal ve derinlikliydi.
Son zamanlardaki haberler ve bugün İngiltere’de vatandaşlık isimli WhatsApp topluluk grubunda geçen konuşmalar üzerine bu yazı ile ilgili düşündüklerimi yazmak istedim.
Kötülüğe giden taşları göre göre buna müsade etmekte suça dahil bence. Okul hayatımızda bizi hep uyarırlardı, bilirsiniz.. Kopya çeken kadar kopya veren de suçludur, diye.
İzmir’de küçükken özel hastane, özel okul sayısı beş parmağın beşi kadardı. Kamu özele açıldı. Çok hızlı bir tırnak içinde büyüme ile artışlar oldu.
Sağlık turizmi, özel muayeneler derken reklam çalışmaları ve kazandıkları paranın şehveti ile her şeyi daha da büyütüp iş, bilimden çıkıp ticarete döndü. Danışmanlık verdiğim Türkiye’deki bir sağlık kuruluşu yöneticisine “ama bu merkeze insanı dahil etmek değil” demiştim. Malpraktis davaları ve daha nicesi üzerine konuşmadan ayrıldıktan sonra kaygan zemin deyip çalışmayı uygun görmemiştim; çünkü bence kim olmak istediğin isminin nasıl anılmasını istediğin bu hayatta çok daha değerli.
Sağlık turizmi için İngiltere’de covid-19 sonrası çok fazla çalışmalar oldu ve NHS hasta şikayetleri, ölüm oranları, ameliyat hataları nedeniyle sağlık turizmi reklamlarını Türkiye bazında durdurdu, yasakladı. Türkiye’den İngiltere’ye göçen hekim bir arkadaşımın İngiltere’ye gelme süreci şöyle başlamıştı. Asistanken acil serviste o kadar hastaya bakmış ki ve kavga, gürültü ardından bir yaşlı erkek hasta geliyor. Bağırsakları ile ilgili bir sorun var, makatından kontrol etmesi gerekiyor ve o yoğunluktan hasta, hastalık öyküsünü söylemiyor, bir kargaşa oluyor. Arkadaşım makatını kontrol ederken hastanın tansiyonu yükseliyor ve hasta kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyor. Arkadaşım bu olayda suçlu bulunmasa da bu olayın üzerine ve hekime yapılan şiddetin yoğunluğu nedeniyle artık mesleğini Türkiye’de yapmamaya karar veriyor.
Tüm doktorları zan altında bırakmak elbet çok kötü. Yakın çevremden tanıdığım, yakınen tanımadığım; ailemin, benim hayatımı iyileştiren, yakınlarımın hayatını kurtaran muazzam, dahi doktorlar olsa da bir de başka bir taraf var.. İzmir Medicana Hastanesi haberlerine bir göz atın derim. Otel gibi yaptıkları hastanenin içerisinde skandallar yaşanıyor.
Devlet hastanesinde dahi ücret talep etmeden ameliyat yapan doktorlar gözlerimizin parlamasına neden oluyor, durum buna evrildi.
Bir gün gözlük takma sevdam yüzünden babamla göz doktoru için babamın işyerine yakın olduğundan Şifa Hastanesine gitmiştik. 7, 8 yaşındayımdır. Bu ne diye düşünmüştüm. Otel girişlerindeki gibi ayakkabı temizleme yeri var, demiştim. Şifa hastanesinin de sonra FETÖ yapılanmasına ait olduğunu duymuştuk. Kapandı, ismi değiştirildi, şimdi yeniden özel hastane..
İngiltere’de de özellikle doğumlarda normal doğum teşvik edildiği için vakumla bebek alımı, sorunlar, hatalar fazla; ancak ne özel okul ne özel hastane bu kadar fazla değil. Zaten dünyanın en önde özel hastaneleri İngiltere’de. Bunlardan biri Cleveland mesela. Arap dünyasının gerçek zenginleri gelip Türkiye’de ameliyat olmuyor, İngiltere’de, bu hastanede oluyor. Hata oranları nedir ne değildir, raporlara bakmak gerekir, tabi. Bilmiyorum.
Biz 1. Lig’de bir ülke değiliz ancak 1. Lig’de olan ülkelerin kültürünü, zihniyetini, irfanını almamız bizi daha iyi bir toplum haline getirebilir.
İngiltere’de tüm oturum vizesi süreçlerimi kendim yaptım, herhangi bir danışman ya da avukata ihtiyaç duymadım. Bunu çok fazla kullanan insana denk geldiğim için. Bir de bu bilgi ve bilgiyi öğrenme, uygulayabilmekten vs. dolayı ihtiyaç duymadım. Muhasebeci zorunluluğum olmasa onu bile kendim yapabilirim ki zaten kendi işinizi, hesabınızı en önce sizin en iyi bilmeniz gerekiyor. Her neyse gruplardan birinde işte şimdi İngiltere’de e-vize zorunluluğu geldi. Avukat olduğunu düşünmediğim bir kişi afişi ile e-vize geçişinize yardımcı olabiliriz diye bir reklam paylaşmış. Bu danışmanlığın ücreti de 100 pound. Bu tam bir hırsızlık çünkü hiçbir gereksinim yok. Buradan da belirtebilirim yardıma ihtiyacı olan olursa e-vize geçisinde yardım edebilirim. Çok ayıp bunun paylaşılması bile. Ben ve bir başka kişi bunu bizzat yazdık. Diğer kişilerde bunun üzerine tepki gösterdi ve bunu paylaşan kişi tüm gruplardan bunu kaldırıp özür diledi. Ne kadar kötü ismini kirletmiş, oldu.
İyi bir isimle de para kazanan çok fazla insan var. Bizlerde geçimimizi çalışarak sağlıyoruz.
Yeter ki zihniyetiniz, kültürünüz zengin olsun. Fakir zihniyet çok kötü. İnanın zihniyetiniz zengin ise üzerinize giydiğiniz kıyafetin hiçbir önemi yok.
“Cehennem boş, bütün şeytanlar burada.” Karma kelimesinin kökeni kadere dayanıyor, bilginiz olsun. Karmanız iyi olsun ki kaderiniz iyi olsun.
“Tüm insanların günahkar olduğuna ne zaman mı inanmaya başladım. İnsan hayatı kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerini incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu.” (İnsanlığımı Yitirirken- Osamu Dazai)
Diyorum ki acaba Fizik okuyup atom parçalarını incelemeye kendimi adasaydım daha az duyarlı olup daha az üzülüyor olmaz mıydım ancak içinde yaşadığın her şeye ne kadar duyarsız olursan bir gün sana ucu dokunduğunda yine “Ah! diyebilir, insan.. Zamanın içinde zaten geçip gittiğimiz bir hayatta yaşıyoruz ancak sistemin içerisinden bağımsız değiliz, olamıyoruz. (Kaptan Fantastik filmini izlemenizi öneririm)
Edip Cansever’in şu dizeleri misali;
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka?
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
Hiçbir şey! Kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
Yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
Dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
Menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
Mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur
Her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir
Bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla
Deriz ki, “şuram ağrıyor” bir de, “başım dönüyor”, “yanıyor avuçlarım”
Belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma
Bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş, yaşıyorcasına
Uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık
Nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köşesinde insan olmalarıyla-
Korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin
Kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin
Ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park bekçisinin
Korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi sallanaraktan
Bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda aranan
Korkunçtur-bunu anlıyoruz-bir yüzün en çoğul beyazında
Korkunctur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe ışıklarında
Ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan olmalarıyla
Korkunçtur korkunç!
Diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum ayrıca
Neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
Tüketen kim. Hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız
Ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla
Tam öyle gibi.. Demeyin: eh, biraz yorulsak da
Demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda
Biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz bilmiyoruz ya
Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla.