Depremin Tanıkları Anlatıyor: Gazeteci Burak Ütücü
“Bizler sadece yaptığımız kötülüklerden sorumlu değiliz, imkanımız olduğu halde yapmadığımız iyiliklerden de sorumluyuz.” diyor; Heinrich Pestalozzi..
17 Ağustos 1999 depreminden sonra Türkiye, 6 Şubat günü büyük bir acıyla uyandı. Herkesin muhakkak bir tanıdığı ya da tanıdığının tanıdığını kaybettiği bir felaketin etkisinin sesi beton yığınlarının görüntüleriyle gözler önündeydi.
Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Adana, Osmaniye, Kilis, İskenderun ve Malatya’da bu görüntülere tanık olan ve ses veren Gazetecilere sorduk;
Depremin 4. gününde Hatay’da bulunan Gazeteci Burak Ütücü bölge hakkındaki gözlemlerini şu şekilde belirtiyor;
“Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor ancak koordinasyon konusunda sıkıntı var.”
“İyiyim, kelimesi pek kullanılan bir kelime değil burada öncelikle bunu söyleyebilirim. Bir kaos ortamı hâkim. Sürekli ambulans sesleri duyuyor, cenaze araçları görüyoruz. Hatay’ın %70’e yakın binalarının hepsi hasarlı, hasarsız bina yok. Hangi enkazda duracağımızı şaşırdık. Gazeteci olarak psikolojik bir eşik yaşıyoruz. İnsanlar ağırlıklı olarak yakınlarının canlı çıkma umudundan vazgeçmiş durumdalar sadece cenazelerini almaya çalışıyorlar. Arama-Kurtarma ekipleri mucizeler yaratmaya çalışıyorlar. Şu anda gıda dışında hiçbir şey yeterli gözükmüyor. Yardım tırları çok fazla. Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor ancak koordinasyon konusunda sıkıntı var.”
Instagram: https://www.instagram.com/reel/CocbNPQqJ6l/
Fotoğraf: Gazeteci Mehmet Kızmaz’a aittir.