Ne işe yarıyor, bu okumak?

YoldaTV hesabını ilk açtığımda insanların bazısının bana sorduğu soru direkt şuydu.. Para kazanmayı düşünüyor musun, buradan? İlk bu soruyu sormalarını çok garipsemiştim ama insanların çoğunun özellikle Ortadoğu felsefesi olan insanlarda bu bakış açısı yoğun olduğu için öyle gülümseyip geçmiştim. Gittiğim okullarda, büyüdüğüm ortamlarda, çalıştığım yerlerde çoğunluk Posta gazetesi okurken Guardian okuma alışkanlığı olan birinin anlaşılmazlığını yaşadığımdan resilldance yeteneğim güçlü.

Benim sevdiğim unsur yaratma gücü, özgür bir alan inşası. Onların ciddiye aldığı kadar almamak belki de içinden geldiği gibi. Bir şeyler profesyonellik kalıbına girince sıkıyor beni. Vermek için bir aradalık, dayanışma için bir araç.  Bir şeyleri ispatlama gibi amacın olmayınca içinden geldiği gibi davranabiliyorsun.  Çok küçük yaşlardan beri kitap okuduğum için hiç kitap okumayan ve okuyan birini, eleştirisinin ciddiyetini ya da önemini de kavrayabiliyorum. Bu sizi sorgulayan bir beyin yapıyor. Bugün dedim ki keşke İngilizce başlasaydım bu sayfaya hayatında belki hiçbir deneyim edinmemiş ama haddini bilmeyip yorum yapma cüretinde bulunabiliyor, insanlar diye düşünürken şunu düşündüm ben 2 milyondan fazla insanın eğitim almadığı bir toplumdan, köklerden geliyorum, aydınlanmaya olan ihtiyaç şu an yaşadığım toplumdan çok daha fazla, bana haz veren bu. Kendimi gerçekleştirmek istediğim faydayı bunda değerli kılıyorum.

Bildirimlerini kapalı kullanan, dijital çağın görünmeyen yüzü geleceğin distopyası üzerine kitabı olan sosyal medyada harcadığı zamana bakıp fazlaysa eğer bundan utanan kendine özdenetim uygulayan biri olarak herkesin alıcısı, izleyicisi farklı deyip gülüp geçiyorum

Farkında olmak çok önemli. Herkesin süzgeci biraz değil fazlasıyla kendi öğrenilmiş çaresizliğinden ileri geliyor. (Mesela hiç küçükken sporla uğraşmamış bir kadın arkadaş işyerine etekle gittiğimde bacağa bak futbolcu erkek bacağı gibi deyip gülmüştü.. Ne kötü dimi ama bu onun kendi öğrenilmiş çaresizliği ile ilişkiliydi. )

Hayatta amacı, bir yolu olan herkes  aslında birbirine destek oluyor. İnsanın kendi değerleriyle uyumlu bir hayat yaşaması mutluluk ve huzur veriyor. Geçen bir arkadaşım senin yaşadığın kafa uyuşturucu kafası valla dedi. Ben de ben bu yüzden ihtiyaç duymuyorum, öyle şeylere derken aklıma fotoğraf çekilme olayı geldi, tek başınıza yola çıktıysanız yolda fotoğraf çekilmek istediğinizde fotoğrafınızı çekecek bir potansiyel kişi bulup ona “Fotoğrafımı çeker misiniz?” diyerek sormanız gerekiyor. Bu da yine özgüven ile alakalı. Geçen bir arkadaş ortamında arkadaşlarımdan biri Yağmur çok güzel kız, dedikten sonra bir diğeri Yağmur bunun zaten çok farkında bak nasıl gülüyor, dedi. Ben de evet farkındayım doğru diyerek kıh kıh güldüm.  Kendinle barışmak, olduğun gibi kabul etmek bu da bir yol “üzerinde çalışılan bir yol” ve neler gördüğün, nelerin yaşam yolculuğunda dikkatini çektiği de çok önemli. Bunları yazarken aklıma 16 yaşından bir anım geldi. 16 yaşındayım babamın bir arkadaşıyla tanışmıştım onun ofisine gitmiştik. Oğlundan bahsetmişti. Benden hiç maddi destek almadan Amerika’da okuyor demişti ki bu kişi vergi rekortmeni, birçok öğrenciye burs veren biri. O yaşta vay demiştim. Beni etkileyen o kadar maddiyatın içerisinde kendi çabasını ve kendi yolunu bulan kendi yolunu inşa etmek isteyen biri ilham veren bir donanım gibi gelmişti. Şimdi oğlu Doçent ve Türkiye’nin iyi üniversitelerinden birinde ve Amerika’da akademisyen.  Siyaset bilimi alanında çok iyi ve cesur çalışmaları var. Bunların hepsi tabi yılların süren birikimi. Hayatta biraz da bu bence sabırla inşa etmek, bir alan yaratmak, ilerlemek, birikim elde etmek saygın, değer üreten biri olmak. Kötülük çok sesli. Taş atmayalım, el verelim, el tutalım.

Bilgisini paylaşmayan, cömert olmayanların hakiki bir hayat yaşadığını düşünmüyorum. Kronik mutsuzluğun ilacı biraz da kendi hayallerine cesurca kucak atmak. Okumak, çok kitap okumak …

Hayat herkes, hepimiz için zor olsa da hediyelerle dolu. Mutlaka bir yerden hediyesini gönderiyor ne dersiniz?