“Arada kalmışlığın bir kısmı çocuklarla yaşanıyor”
Her seçim kendi içerisinde belirli süreçler ve sonuçlar getirir. Dünyanın dönüşü misali gün batarken sular kızarır, mavilikler beyaza döner, kayalar ardından elbet çam ağaçları görünür, ufukta.. Her seçimin olumlu, olumsuz sonuçları kendiliğinden belirir, ufukta..
Bugünkü hikayenin kahramanı, Gözde Çayır.. Yaptığı seçime 10 yıl önce karar veriyor ve başlıyor, İngiltere yolculuğu..
Burada büyüdüm dedikten sonra merak ediyorum.
Nasıl cesaret edebildin, hiç bilmediğin bir ülkeye evlenerek gelmeye ve yaşamaya diyorum,
Eşiyle, Türkiye’deyken tanıştığını, buraya gelmenin deli cesareti olduğunu, aşık olduğum için bilinçli ve farkındalıklı bir karar değildi, diyor..
Gülüyoruz..
Ve ekliyor; burada evlilik, kültürümüzde öğrendiğimiz kalıplar ev, eşya değil, evlenmek bir ev ve içindeki nice pahalı eşyaya sahip olmak gibi bir zihniyet değil. Burada eşinle beraber aile ve bütün olmayı öğreniyorsun. O çekirdek aileye kimse dokunamıyor.” derken arada kalma ile ilgili şunları ifade ediyor;
“Tamam bir daha Türkiye’ye dönemem diyorsun sonra birkaç yıl geçiyor, içine gelip çörekleniyor bir dönme isteği.. Ben şuara bu yoğun dönme isteğinin tam ortasındayım. Özellikle annemden ayrı geçen yıllar ve aniden kaybetmiş olmanın etkisinden belki çok korkuyorum bir daha böyle bir haberle memlekete gitmeye..
Sevdiklerime yakın olmak ve ne kadar kaldığını bilmediğim o zamanı onlarla geçirme isteği başımı döndürüyor; ama burdaki dinginliği, kendimle olan sakinliği, rutinlerimi çok seviyorum. Ne zor, ‘arada kalmışlık’ hali.” ancak ruhum ve kalbim burada çünkü çocuklarım ve eşim burada..
ve sormaya başlıyorum,
Gözde kimdir?
10 yıldır, Londra’da yaşıyorum. Ankaralıyım. Evlendikten sonra Londra’ya geldim. Gazi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunuyum. İki çocuk annesiyim. Londra’yı, kahve içmeyi, kitap okumayı, yazı yazmayı çok seviyorum.
Ne zaman geldin? Bu hikaye nasıl ve neden başladı?
2013, Mayıs ayında geldim. İlk geldiğim yıl Brighton’da yaşadım. Oradaki geçen zamanım zordu, pek sevmedim. Daha İngiliz kültürünün hakim olduğu bir şehirdi. İlk hamileliğimin büyük bir kısmı orada geçti. Son zamanlarda gelenler için Türk toplumuna ulaşmak daha kolay. Geldiğim ilk zamanlarda kendi kültürümden insanlara ulaşmak bu kadar kolay değildi. Doğuma bir ay kala Londra’ya taşındım. Londra, aradıklarımı bulmakta daha kolaylık sağladı. Türkiye’ye dair aradığım şeyleri Londra’da daha kolay bulabildim.
“Türkiye’de verdiğin çabayı sıfırlayıp yeniden başlamak”
O günden bugüne hayatında neler değişti? Neleri fark ettin? Burası sana ne öğretti?
Çok şey değişti. O günkü Gözde ile bugünkü Gözde aynı kişi değil. Bana çok şey kattı. İnsan hayatında birçok şey yaşayıp büyüyor. Türkiye’de verdiğin çabayı sıfırlayıp yeniden başlamak, burada çocuk büyütmek zorlayıcı bir süreç olsa da güzeldi. Burada büyüdüm. Kendi başıma, tek başıma var olmayı öğrendim.
Türkiye’de yaşarken, kalabalık aile desteği çok güzel şeyler burada çoğu insanın yoksun olduğu şey olsa da eşinle o kalabalığın arasında çocuğunu beraber büyütemiyorsun.
Bebeğin hasta olduğunda yetişen birileri var, Türkiye’de. Burada hastaneye giderken çocuğumu anneannesine, babaannesine bırakayım diye bir şey yok. Zor olsa da bu eşinle beraber aile ve bütün olmayı öğretiyor. O çekirdek aileye kimse dokunamıyor.
Dönmek senin için ne ifade ediyor?
İlk geldiğimde benimde düşündüğüm gibi birçok göçmende bu şekilde yaşıyor olabilir, bir gün döneceğiz hissiyle yaşıyorsunuz, ilk yıllar… sonrasında dönmek artık “kendime dönmek” olmaya başladı. Nerede yaşamak istiyorsam orada.
“Hep kıyas yapıyordum artık buraya adapte oldum kıyaslama yapmıyorum”
En şaşırdığın olaylar?
Sağlık sistemi beni epey şaşırtmıştı. Kendimde bu konuda çok şey yaşadım, çok hikayelerde duydum. Hep kıyas yapıyordum artık buraya adapte oldum kıyaslama yapmıyorum. Buranında kendi içerisinde bir sistemi var.
İlk hamileliğimde yalnızdım, bu süreci burada yaşamış bir arkadaşım yoktu, doktora gittiğimde sadece üç defa ultrason yapacaklarını söylediler. Türkiye’de ise böyle değil, çok garip gelmişti. Ebe; bana bu çok doğal bir süreç. Hayvanlar, doğada her gün bunu gerçekleştiriyor gibi bir şey demişti, şaşırmıştım.
Doğum sürecinde çok fazla hikayeler duydum. Şartlara kendini hazırlamakla da değişiyor. İlk doğumum ve ikinci doğumum arasında çok fark var. İkinci doğumumda her şeyi biliyordum, daha yolunda gitti her şey.
Arada kalmak sana ne ifade ediyor?
Instagram sayfamda okuduğum kitaplardan yazılar yazıyorum. Orada arada kalmak mevzusu ile ilgili şöyle bir yazı yazmıştım;
9 yıl olmuş. 9 yıldır başka bir ülkede yaşıyorum ve benim bu konudaki deneyimim bir süre burayı çok seviyorsun. Tamam bir daha Türkiye’ye dönemem diyorsun, sonra birkaç yıl geçiyor, içine gelip çörekleniyor bir dönme isteği..
Ben şu ara bu yoğun dönme isteğinin tam ortasındayım özellikle annemden ayrı geçen yıllar ve aniden kaybetmiş olmanın etkisinden belki çok korkuyorum bir daha böyle bir haberle memlekete gitmeye..
Sevdiklerime yakın olmak ve ne kadar kaldığını bilmediğim o zamanı onlarla geçirme isteği başımı döndürüyor; ama burdaki dinginliği, kendimle olan sakinliği, rutinlerimi çok seviyorum.
Ne zor bir arada kalmışlık hali. Galiba en çok onları buraya getirmeyi istiyorum..
Bir de tabi ki burada bana aile olan güzel dostlarımın varlığı, öylesine kıymetli. İnsan, her zaman sağlıklı bir aileye doğma şansını yakalamıyor ama sonradan kazanılmış aile gibi dostlar hayatı anlamlandırıyor.. Ve kafamda şu soru her daim dönüyor elbet,
Neresi sıla bize neresi gurbet?
Benim bir hayalim var mesela. Biraz burada biraz Türkiye’de bir yaşam ve içerisine de sevdiklerimi koymak.
“Sen bu oyunu oynayamazsın, bizi anlayamıyorsun”
Arada kaldığın durumlardan bahseder misin, desem?
Biz 23 Nisan olurdu, küçükken annelerimiz o heyecanı içlerinde yaşarlardı. Gösterilerimiz olurdu. Çok heyecanlanıyorum, oğlumu okuldaki gösterilerinde izlerken. Tabi bizlerin kaygıları var. Kendi anne, babalarımızdan farklı kaygılar taşıyoruz. Okul, bize milli duyguları veriyordu. Çocuğuma burada bunu da vermek istiyorum. Bunun için ekstra bir çaba vermem gerekiyor. Ebeveynliğin yükünü artırıyor. Çocuklarda “arada kalmış” oluyor. Arada kalmışlığın bir kısmı çocuklarla yaşanıyor.
Okulda, akran zorbalığı çocuklarla ilgili çok yaşamadık bu konuda şanslıyız. Büyük oğlum ama çok zorlandı. İngilizceyi yeni öğrendiği zamanlarda oyun oynarken “sen bu oyunu oynayamazsın” tam bizi anlayamıyorsun, diye arkadaşlarından cümleler duyduğunda çok üzüldü bu da onlar için bir mücadeleydi. Kendine güvenebilmesi içinde iki dil bildiğini söyledim. Bu farkı, güveni vermek gerekiyor.
Öğretmeniyle ilgili bir sorun yaşamıştık. İlk zamanlarda ne yapacağımızı bilmiyorduk burada işler daha çok kağıt ve mail üzerinde gidiyor. Konuşarak dert anlatmak yerine mail yazdık. Bu şekilde daha iyi bir çözüm bulduk.
“Buraya gelip gezdiğimde, kendimi izlediğim film sahnelerinde hissetmiştim”
Türkiye’ye gittiğinde ne hissediyorsun özellikle ilk gidişindeki his neydi, peki buraya ilk geldiğindeki his?
İlk geldiğimde yeni evlilik heyecanı vardı, onun dışında hüzün vardı, herkesi geride bırakma hüznü buraya gelip gezdiğimde, kendimi izlediğim film sahnelerinde hissetmiştim, etkilenmiştim. Hala gördüğüm güzel sokakları, evleri çekmek istiyorum.
Bu şehrin cazibesinden etkilenmiştim. O ilk geldiğim anda hüzün daha baskındı bunları daha sonra fark ettim.
Geldikten 1.5 yıl gidemedim, vize prosedürleri ile ilgili nedenlerden o süreç beni yormuştu. Gittiğimde çok heyecanlanmıştım. Güzeldi.
Gitmek mi? Kalmak mı?
İkisi de. İlerleyen yaşlarımdaki hayalim hem orada hem burada olmak.
Burada kendini 2. sınıf vatandaş olarak hissettiğin oldu mu?
Hissettiğim oldu.. Gerçeklik öyle. Benim baktığım yerden öyle hissettim yoksa kimse bana bunu hissettirmedi. Çok fazla göçmen olduğu için İngiltere bu konuda bana daha yumuşak geliyor.
Türkçe konuşma, yeme-içme ihtiyacı duyuyor musun?
Evet, Brighton’da bunu daha fazla hissettim. İmkanlar sınırlıydı. Türk yiyecekleri Londra’daki gibi yoğun değildi. Londra’da akraba gibi Türk bir çevre oluştu. Bu bana çok iyi geldi. Çocuklarımı emanet edebileceğim insanlar var. Bayramları birlikte kutluyoruz, güzel oluyor.
Türkiye’ye olan bakış açın değişti mi? Ne gibi farklılıklar görüyorsun?
Türkiye’yi çok seviyorum, çok güzel bir ülke. Şartlar maalesef gittikçe zorluyor. Bu kaygıları yaşayan yakınların adına üzülüyorum.
Göç, sizce ne demek? ve Göç-menlik
Göç, istediğin hayatı oluşturabilmek için kalbinin istediği yere gitmek demek. Bir yerden ayrılmayı göze alıp gerçekten cesaret gerektiren bir şey. Burada gerçek bir mücadele veriyorsun. Yıllardır bulunduğu yerde var olmak kolay. Başka bir ülkede yeniden var olma çabası. Göç kendini var etme çabası diyebilirim.
Yabancı arkadaşların ve Türkiyeli arkadaşlarınla geçirdiğin vakitlerde farklılıklar var mı? ya da aynılıklar?
Tabi ki farklı. Türk çevresi dışındakilerle plan yapmak daha planlı. Türk arkadaşlarla yaparken saat esneyebiliyor. Kendi dilimden insanlarla bir arada olduğumda daha rahat oluyorum. Diğerleriyle aynı duyguya giremeyebiliyorum; örneğin christmas etkinlikleri Covid-19 sürecinde iptal olmuştu diye ebeveyn gruplarında onlar için üzücü olmuştu; ancak benim için bir şey ifade etmemişti.
Buradaki yaşam koşullarını nasıl görüyorsun?
Burada bir şeyler daha ulaşılabilir. Türkiye’de çok fazla para ödeyerek almam gereken şeyleri burada daha ulaşılabilir. Türkiye’de onun adı marka oluyor burada herkesin kullandığı oluyor. Gelişmiş ülke farkı bu oluyor, sanırım. Hayat koşulları bu yüzden daha konforlu.
Buraya geldiğin için hayatında neler değişti?
Hayatım burada oturdu. Bir taraftan buralı da hissediyorum. Daha sakin, beklemeyi öğrenen bir insan oldum.
Burada gördüğün Türkiye algısı nasıl?
Burada Türkiye tatil yapılacak bir ülke olarak biliniyor. Yiyeceklerinin, denizinin çok güzel olduğu hakkında yorumlar alıyorum.
Ruhun ve kalbinde burada mı? Ne düşünüyorsun bu konuda?
Bu zaman zaman değişiyor. Bazen buralı bazen buralı hissetmiyorum. Genel olarak düşünürsem ruhum ve kalbim burada çünkü çocuklarım ve eşim burada diyor.
Deneyimlerinden eklemek istediklerin?
Hayatımı ailemi kurmak üzerine deneyimledim, burada bir aile kurdum. Çocuklarım şimdi büyüdü, kendime ayıracağım zamanımda oluştu. Bir cafe açmak istiyorum bu nedenle bir kafe’de çalıştım. Öyle bir deneyim ile daha fazla gözlem yapma şansım oldu. İngilizlerin bir bütüne bağımlı olmalarını gözlemledim. Ailecek yaptıkları etkinlikleri gözlemledim. açabilirsem Lokal yerlerde her gün aldığı kahveyi hatırlamanı istiyor. Buraya geleceklere korkmamalarını tavsiye ederim, çünkü her şey bir şekilde yoluna giriyor .