“Sanatçı kimliğimi ülkemde kazandım. Yerelden besleniyoruz”

Göç, insanın anlam arayışında içinde bir yerlere attığı konfor alanından çıktığında ortaya çıkardığı hisleri pekiştiriyor-muş. Tüm duyguları beraberinde yaşıyorsunuz. Psikiyatrist Carl Gustav Jung buna “gölge” ismini veriyor. Farklı olay ve durumlarla karşılaştığınızda farklı benliklerinizle karşılaşıyorsunuz. Bu nedenle tüm duyguları en uç şekilde yaşıyorsunuz, bu haftanın kahramanı, Arzu Taylan’da 2020 yılında başlayan göç serüveni ile ilgili şunları söylüyor;

“Buraya gelene kadar göçmenlik kavramını hiç düşünmemiştim. Kendimi hep bir gezgin, sanatçı olarak düşündüğüm için göçmenlik kavramını düşünmekten uzaktım. Başka bir ülkeye tutunmaya çalışıyorum. Çok zor bir kavrammış, onu fark ettim. Bambaşka bir kültüre geliyorsun ve kendini kabul ettirmeye çalışıyorsun. Bir çocuk gibi. Yeniden çocuk kimliğine dönüyorsun. Bir gerileme yaşıyorsun.  Kendimi kabul ettirmeye çalışıyorum, insanlara sonra diyorum ki “sakin ol artık yetişkinsin” göçmenlik benim için böyle bir şey.”

Ve sohbet etmeye başlıyoruz;

Önce biraz seni tanıyalım? Kendinden bahseder misin? 

Çağdaş ressam, sanat eğitimcisiyim. Türkiye’de devlet okullarında Görsel Sanat Öğretmenliği yaptım. Ani bir kararla eşimle beraber Londra’ya taşındık. 2 yıl oldu. Burada da mesleğime devam ediyorum. Atalier Arzu markası altında yetişkinlere ve çocuklara özgü workshoplarım var. Bu şekilde sanat çalışmalarıma devam ediyorum.

Ne zaman geldin? Bu hikaye nasıl ve neden başladı? 

Covid-19 sürecinde evlere kapalı olduğumuz zaman bu fikrimiz ortaya çıktı. Çocukken de her zaman meraklıydım. Bodrumda yetiştim onunda etkisi olmuş olabilir. Farklı kültürleri tanıma merakım vardı. Sanat eğitimi almamla beraber kendimi, sınırlarımı başka bir ülkede görmek istedim. Eşimle düşündük, kendisi de sanatçı. Biz ne yapıyoruz? Şu ana kadar kendimiz için, sanatımızın sınırlarını görmek için ne yaptık? üzerine düşündük.

Bunları düşünürken karşımıza bununla ilgili tesadüfler çıktı. Tesadüflere inanırım bir şeyin olacağı varsa kapılar açılır. O sırada İngiltere’de konsolosluktan emekli bir tanıdığımızla karşılaştık ve bize şu an içerisinde bulunduğumuz vize türünden bahsetti, biz de daha sonra bu vize türüne başvurduk.

O günden bugüne hayatında neler değişti? Neleri fark ettin? Burası sana ne öğretti?

Burada kaygılarım ile nasıl baş edebilirim, sorusunun cevabını öğrendim. Bedenimin ve yapabileceklerimin sınırsız olduğunu gördüm. Türkiye’deyken ertelediklerimin daha büyük kayıplara yol açtığını öğrendim. Burada yaptığım işin değerinin daha iyi olduğunu öğrendim.  Kendimi Sanatçı Arzu ve Eğitimci Arzu olarak tekrardan tanıma şerefine eriştim. Ülkemde de takdir vardı ancak burada daha fazla değer verilmesi bana yeni farkındalıklar ve alanlar açtı.

En şaşırdığın olaylar? 

Artık hayatta birçok şey beni o kadar şaşırtmıyor ama şaşırmayı hala seviyorum. Tekrardan bayram kartları almaya başladık. İnsanlar teşekkür ediyor. Bizde hep yaşlıya saygı öğretilir. Burada saygı herkese karşı. Bu tarz şeyler hoşuma gidiyor.

 Peki özlemi nasıl tanımlayabilirsin? 

Aslında ben hep özlüyorum; güneşi, denizi özlüyorum. Oraya gidiyorum, burayı özlüyorum. Özlem duygusu beni besleyen bir şey, sanatçıyım.

“Hep arada kalıyorum”

Arada kalmak sana ne ifade ediyor? Arada kaldığın durumlardan bahseder misin, desem? 

Arada kalmak, çok tanıdık bir duygu. Türkiye’deyken de çok arada kalıyordum buraya geldiğimde de hep arada kalıyorum. Hep arada kalıyorum.

Dönmek senin için ne ifade ediyor? 

İleriye gitmeyi daha çok tercih ediyorum. Ülkemi seviyorum. Sanatçı kimliğimi ülkemde kazandım. Yerelden besleniyoruz.

İlerisi için ne olacak, bilmiyorum. Sağlık sistemi biraz endişelendiriyor. Hayatım boyunca tüm planlarım alt üst oldu; o yüzden plan yapmıyorum.

Türkiye’ye gittiğinde ne hissediyorsun özellikle ilk gidişindeki his neydi, peki buraya ilk geldiğindeki his? 

En çok buraya geldiğimdeki duyguyu merak ediyordum. Yoğun bir kaygı vardı. Bir bilinmezliğin içerisine kendimizi attık. İlk geldiğimde kaygı, korku gibi duygular vardı. Covid-19 yeni bitmişti. Burayı görüp alıştıkça çok tanıdık geldi burası. Sanki daha önce yaşamışım gibi geldi.

“İkinci bir dil öğrenmeye ve geliştirmeye çalışıyorum”

Burada kendini 2. sınıf vatandaş olarak hissettiğin oldu mu?

Sanatçı bir çiftseniz olumlu yaklaşımlar oluyor. Finans alanında çalışanlardan biz çok sıkıcı işler yapıyoruz, diyenler oluyor. Sanatçı olarak burada bulunmak, ikinci sınıf vatandaş olarak hissettirmiyor. Burada sanatın üstün gücünü hissedebiliyorum. İngilizcem ile ilgili ufak bir sorun yaşamıştım ama yine de bu benimle ilgili bir durum değil. Ben ikinci bir dil öğrenmeye ve geliştirmeye çalışıyorum.

 Türkçe konuşma, yeme-içme ihtiyacı duyuyor musun?

Dil öğrenme sürecinde olduğum için İngilizce konuşma ihtiyacı daha çok hissediyorum. Eşim çok iyi yemek yapıyor. O bu ihtiyacımı çok iyi karşıladığı için hiç hissetmiyorum.

 Türkiye’ye olan bakış açın değişti mi? Ne gibi farklılıklar görüyorsun? 

Bakış açım çok değişti yani ülkenin zenginliğini hep derdik, bunu biliyorduk; ama burada müzeleri gezip bizim eserlerimizin değer gördüğünü gördüğüm zaman ya da kendi sanatçı, eğitimci arkadaşlarımın potansiyellerini ve nasıl harcandığını gördükten sonra biz çok zenginiz, dedim. Kaç tane kültüre ev sahipliği yapmış bir ülkeyiz. Kendi ülkemin her yönden çok daha sistemli olması ve yapılan üretimlerin daha çok değer görmesini istiyorum.

“Kendimi kabul ettirmeye çalışıyorum, insanlara; sonra diyorum ki “sakin ol artık yetişkinsin” göçmenlik benim için böyle bir şey”

Göç, sizce ne demek? ve Göç-menlik ..

Buraya gelene kadar göçmenlik kavramını hiç düşünmemiştim. Kendimi hep bir gezgin, sanatçı olarak düşündüğüm için göçmenlik kavramını düşünmekten uzaktım. Şu an göçmenler ve müzeciler üzerine bir çalışma yapacağım için onunla ilgili araştırma yaparken dedim ki ben göçmenim ve bu yollardan geçiyorum.  Başka bir ülkeye tutunmaya çalışıyorum. Çok zor bir kavrammış, onu fark ettim. Bambaşka bir kültüre geliyorsun ve kendini kabul ettirmeye çalışıyorsun. Bir çocuk gibi. Yeniden çocuk kimliğine dönüyorsun. Bir gerileme yaşıyorsun.  Kendimi kabul ettirmeye çalışıyorum, insanlara; sonra diyorum ki “sakin ol artık yetişkinsin” göçmenlik benim için böyle bir şey. Üzerine çok düşünmediğim, burada öğrendiğim. Benim için insan faktörü her yerde aynı. Toprağını seversen köklenirsin. Bu yüzden insanların her yere adapte olabileceğine inanıyorum.

Yabancı arkadaşların ve Türkiyeli arkadaşlarınla geçirdiğin vakitlerde farklılıklar var mı? ya da aynılıklar? 

Duygu aktarımı farklılıkları var. Onların çocuklarını, köpeklerini severken mesela farklılıklar var. Onlarla da farklı paylaşım oluyor. Espri anlayışı farklı olabiliyor.

Buradaki yaşam koşullarını nasıl görüyorsun? 

Buradaki yaşam biçimi herkes, her şeye daha kolay ulaşabiliyor. Buranın vatandaşı iseniz daha kolay ama bazen düşünüyorum, buraya geldik çok büyük evlerde yaşamıyoruz ama Tate Modern’de workshop yapabiliyorum, dünyanın en iyi eserlerini görebiliyorum.

Buradaki sosyal etkileşim, kibarlık, merak çok güzel. Türkiye’de eserlerime almadığım kadar tepkiler aldım ve sanat ile ilgilenmeyen bir insanında eserleri merak etmesi çok güzel. Türkiye’de galeride sergi açtığımızda sadece o çevre ile konuşuyorduk ancak burada herhangi bir insanda sanata ilgi duyup merak edebiliyor, bu çok güzel. Yolda birbirine selam vermek, sınırların bilinmesi beni çok mutlu ediyor.

Burada gördüğün Türkiye algısı nasıl? 

Tatil için çok seviyorlar. Depremde, İngilizce konuştuğum çok az arkadaşım bu derdimle ilgilendi. Türkiye’yi beğeniyorlar, seviyorlar. Tabi ülkemiz güzel ben de sınırlarımı kendi sanatçı sınırlarımı keşfetmek için ben de geldim.

“Ruhumu ve kalbimi bir yere sabitleyemiyorum”

Ruhun ve kalbinde burada mı? Ne düşünüyorsun bu konuda?

Ruhumu ve kalbimi bir yere sabitleyemiyorum. Burada yaşarken başka bir ülkeyi de merak ediyorum. Evet ruhum ve kalbim burada aynı zamanda Türkiye’de ama gezeceğim göreceğim başka yerlerde var.

Deneyimlerinizden eklemek istedikleriniz?

Burada kendimi görebilmek, yaşayabilmek ve alan açabilmek şansını elde ettim; bu benim için çok güzel bir şey. Korktuğum şeylerin kendi üretimim olduğunu fark ettim. Potansiyelimin farkındayım ama bu potansiyelimi kullandığımda nerelere gideceğimi gördüm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir